Her sabah aynı hisle uyanmaktan yorulmuştu: "Neredeyim ben?"
Aradan bu kadar süre geçmesine rağmen halen aynı duyguyu hisstemesi ne demekti? Şehirler birbirine girmişti hayatında; bu kaçıncıydı? Her seferinde, her gittiği şehirde hayatını kurmak için harcadığı onca emeğin ardında yine aynı son; yeni bir şehir ve bir kez daha sıfırdan başlamak.
Şehirlerle birlikte kişiler de değişiyordu hayatında: Eski dostlar, yeni arkadaşlar, belki yeni sevgililer, ve eski sevgililer. Son zamanlarda yapmaktan en çok keyif aldığı şey, uzun zamandır görüşmediği arkadaşlarıyla görüşmek olmuştu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Anlamsız bir vefa duygusu değil, özlem değildi sebep; daha çok merak ve kıskançlık denebilir, ve bir de kıyaslama duygusu. Yıllardır görmediği arkadaşlarıyla kıyaslıyordu kendisini; geçmişte onlar neredeydi, şimdi neredeler; kendisi neredeydi ve şimdi nerede? Bunu yaparken niyet kötü değildi aslında, sadece keyif alıyordu, eğleniyordu. Arkadaşlarından haber alamadığı yıllarda, o boşluğu kendisi hayal gücüyle dolduruyordu. Bu yüzden arkadaşlarına ne yaptıklarını çok da sormazdı; merak etmediğinden değil, bunu bir oyun haline getirdiğinden dolayı sormazdı.
"Burası neresi?" Dışarıya adımını atsa dalgaların sesini duyacakmış gibi; güneşli, güzel bir gün, ılık bir bahar rüzgarı hafif hafif esiyor. En son ne zaman böyle bir sabaha uyanmıştı ki? Hatırlamıyordu, demek o kadar uzun zaman olmuştu. Hayal meyal hatırladığı kuş seslerini yıllar sonra bir kez daha işitmeye başlamıştı. İnanamadı. Sahiden neredeydi? Sabahı karşı daldığı uykusundan iki saat sonra uyanmıştı. uykuya daldığında mutlu olduğunu ve gülümsediğini hatırlıyordu; sarhoş değildi. Uyandığında ise tıpkı üstü başı gibi kafasının içi de dağınıktı. Başı ağrımıyordu, ancak düşünceliydi. Giyindi, tek bir dokunuş ve sessizce çıktı evden...