Monday, March 12, 2012

Sadece Hayal

Her sabah aynı hisle uyanmaktan yorulmuştu: "Neredeyim ben?"

Aradan bu kadar süre geçmesine rağmen halen aynı duyguyu hisstemesi ne demekti? Şehirler birbirine girmişti hayatında; bu kaçıncıydı? Her seferinde, her gittiği şehirde hayatını kurmak için harcadığı onca emeğin ardında yine aynı son; yeni bir şehir ve bir kez daha sıfırdan başlamak.

Şehirlerle birlikte kişiler de değişiyordu hayatında: Eski dostlar, yeni arkadaşlar, belki yeni sevgililer, ve eski sevgililer. Son zamanlarda yapmaktan en çok keyif aldığı şey, uzun zamandır görüşmediği arkadaşlarıyla görüşmek olmuştu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Anlamsız bir vefa duygusu değil, özlem değildi sebep; daha çok merak ve kıskançlık denebilir, ve bir de kıyaslama duygusu. Yıllardır görmediği arkadaşlarıyla kıyaslıyordu kendisini; geçmişte onlar neredeydi, şimdi neredeler; kendisi neredeydi ve şimdi nerede? Bunu yaparken niyet kötü değildi aslında, sadece keyif alıyordu, eğleniyordu. Arkadaşlarından haber alamadığı yıllarda, o boşluğu kendisi hayal gücüyle dolduruyordu. Bu yüzden arkadaşlarına ne yaptıklarını çok da sormazdı; merak etmediğinden değil, bunu bir oyun haline getirdiğinden dolayı sormazdı.

"Burası neresi?" Dışarıya adımını atsa dalgaların sesini duyacakmış gibi; güneşli, güzel bir gün, ılık bir bahar rüzgarı hafif hafif esiyor. En son ne zaman böyle bir sabaha uyanmıştı ki? Hatırlamıyordu, demek o kadar uzun zaman olmuştu. Hayal meyal hatırladığı kuş seslerini yıllar sonra bir kez daha işitmeye başlamıştı. İnanamadı. Sahiden neredeydi? Sabahı karşı daldığı uykusundan iki saat sonra uyanmıştı. uykuya daldığında mutlu olduğunu ve gülümsediğini hatırlıyordu; sarhoş değildi. Uyandığında ise tıpkı üstü başı gibi kafasının içi de dağınıktı. Başı ağrımıyordu, ancak düşünceliydi. Giyindi, tek bir dokunuş ve sessizce çıktı evden...

Sunday, January 15, 2012

Her Şeye Rağmen

Tesadüflere inanır oldum, son dönemde başıma gelen birkaç olay ve ardından yaşadıklarım sonucunda.

Birini sevmek için, tek bir söz veya jest yetebilir.

Bir şehri sevmek için, tek bir kişi yetebilir.

Bir şarkıyı sevmek için, tek bir mısra yetebilir.

Eğer bir şeyleri sevmek için illa bir neden arıyorsan, işin zor demektir. Çoğu zaman, neyi, neden sevdiğini bilmemek daha iyidir; olayın saflığı asıl burada gizlidir.

Bir şeyi neden sevdiğini biliyorsan, ondan bir çıkarın var demektir.

O gün, niye orada olduğumu bilmiyordum; şimdi düşününce, "keşke" diyorum, keşke yaşayarak öğrenmek zorunda kalmasaydım o gün, orada, niye olmamam gerektiğini. Boş şişelerle biten günün sonu, her şeye rağmen keyifliydi.

Friday, January 13, 2012

Hoşçakal

Bana "hoşçakal" demeye bile hakkın yok senin...

Kırgınlık ve bir anlık bir sinir sonucunda söylenmiş ağır bir cümle. Konuşulması gereken pek çok şeyin konuşulmadığı uzun bir aradan sonra söylenen bir söz. Ağır, sahiden ağır. Hem sözün sahibi, hem sahibin hitap ettiği kimse için ağır bir cümle.

Sahiden de öyle olduğunu düşünüyordu, her insanın ikinci bir şansı hak ettiğini bildiği halde. O kadar kızmıştı ki ve uzun bir süredir o kadar kırgındı ki, tutamadı kendini; hani söylemese içinde kalacaktı. Ve söyledi, ya sonra? Sonrası hiç... Hayat aynen devam etti, söz lafta kaldı. Hepsi bu!