Tesadüflere inanır oldum, son dönemde başıma gelen birkaç olay ve ardından yaşadıklarım sonucunda.
Birini sevmek için, tek bir söz veya jest yetebilir.
Bir şehri sevmek için, tek bir kişi yetebilir.
Bir şarkıyı sevmek için, tek bir mısra yetebilir.
Eğer bir şeyleri sevmek için illa bir neden arıyorsan, işin zor demektir. Çoğu zaman, neyi, neden sevdiğini bilmemek daha iyidir; olayın saflığı asıl burada gizlidir.
Bir şeyi neden sevdiğini biliyorsan, ondan bir çıkarın var demektir.
O gün, niye orada olduğumu bilmiyordum; şimdi düşününce, "keşke" diyorum, keşke yaşayarak öğrenmek zorunda kalmasaydım o gün, orada, niye olmamam gerektiğini. Boş şişelerle biten günün sonu, her şeye rağmen keyifliydi.
Sunday, January 15, 2012
Friday, January 13, 2012
Hoşçakal
Bana "hoşçakal" demeye bile hakkın yok senin...
Kırgınlık ve bir anlık bir sinir sonucunda söylenmiş ağır bir cümle. Konuşulması gereken pek çok şeyin konuşulmadığı uzun bir aradan sonra söylenen bir söz. Ağır, sahiden ağır. Hem sözün sahibi, hem sahibin hitap ettiği kimse için ağır bir cümle.
Sahiden de öyle olduğunu düşünüyordu, her insanın ikinci bir şansı hak ettiğini bildiği halde. O kadar kızmıştı ki ve uzun bir süredir o kadar kırgındı ki, tutamadı kendini; hani söylemese içinde kalacaktı. Ve söyledi, ya sonra? Sonrası hiç... Hayat aynen devam etti, söz lafta kaldı. Hepsi bu!
Kırgınlık ve bir anlık bir sinir sonucunda söylenmiş ağır bir cümle. Konuşulması gereken pek çok şeyin konuşulmadığı uzun bir aradan sonra söylenen bir söz. Ağır, sahiden ağır. Hem sözün sahibi, hem sahibin hitap ettiği kimse için ağır bir cümle.
Sahiden de öyle olduğunu düşünüyordu, her insanın ikinci bir şansı hak ettiğini bildiği halde. O kadar kızmıştı ki ve uzun bir süredir o kadar kırgındı ki, tutamadı kendini; hani söylemese içinde kalacaktı. Ve söyledi, ya sonra? Sonrası hiç... Hayat aynen devam etti, söz lafta kaldı. Hepsi bu!
Subscribe to:
Posts (Atom)