Sabah güneşi... Yanı başında usulca uyuyan sevgilinin sıcacık nefesini koynunda hissetmek gibi... Sevgili kıpırdamadan yatıyor; sen nefes alsan uyanacak, öyle sessiz ve hafif. En taze haliyle perdenin arasından içeri süzülüyor güneş ışığı. Oda aydınlık; sevgili sessiz, uyuyor. Odada tek bir ses, sevgilinin nefes alıp verişi; ve yine odada tek bir hareket, sevgilinin nefes alırken inip kalkan göğsü.
Nerede yanlış yaptığını biiliyordu; hiç söylenmemesi gereken sözler söylemişti, tam da her şey bu kadar iyi giderken. O sözleri neden söylediğini de bilmiyordu işin tuhafı, sadece aklına gelmişti ve söylemişti. Güzelliklerle dolu gecenin bitimindeki o son cümlesiyle, bir çuval inciri berbat etmişti. Neyse ki sevgili yanındaydı, yüzünde ufak bir tebessümle uyuyan sevgili. Ve sabahın güneşinde mışıl mışıl uyuyan sevgiliyi izlemek gibi...
Thursday, December 29, 2011
Sunday, December 25, 2011
Resim
Yazmak istiyorum. Bazen, yanlış olduğunu bildiğin halde…
Yanlış olan “yazmak” değildi. Yanlış olan, yapmaya çekindiğin bir şeyi yapma cesaretini göstermek, ve bunun sonuçlarına katlanma cesaretini gösterememekti. Ne denir böylesine? Cahil cesareti mi? Belki de başka bir isim, “henüz” duymadığın. Kim bilir?
O kadar cesurdu ki hayatında; her zorlukla “tek başına” mücadele etmenin verdiği yorgunluk, ve gurur, ve de olgunluk onu hayat karşısında cesur yapmıştı. Çok az defa “tereddüt” etti hayatında, verdiği hiçbir karardan veya yaptığı hiçbir şeyden pişman olmadı. Pişmanlık ona göre değildi; çaresiz olmayı
sevmezdi; onun için pişman olmak, çaresizlikten başka bir şey değildi. Değiştiremeyeceğin bir durum karşısında üzülmek, korkmak, “keşke olmasaydı” demek, veya karnında şöyle en şiddetlisinden bir sancı hissetmek; hiç ona göre değildi. Geçmişliye yaşamayı sevmezdi. Belki bunun için çok fazla fotoğrafı yoktu, geçmişe dair, olanlara da dönüp bakmazdı ya; veya geçmişini ona anımsatacak şeyleri saklamakta bu yüzden hevesli değildi. Anlamsız kağıtlara hatıralarını dökmektense, aklında kalanlarla yetinmeyi tercih ederdi. Sadece fotoğrafa bakarak hatırlayabildiği anılarındansa, geçmişte onun için kıymetli olan hatıralarını ve bugünü önemserdi; ve tabi ki geleceği.
Gelecek! Birçok yeni hatıra vadeden zaman, günler ve anlar; ve her geçen gün geçmişin üstüne perde çekerek geçecek yeni gün; ve her geçen gün biraz daha uzaklaşacaksın geçmişinden; ve birgün o kadar çok hatıran olacak ki, hatorlayabileceğinden çok daha fazla; geriye döndüğünde tek hatırladığın “pişmanlıkların” olacaksa şayet…
Yanlış olan “yazmak” değildi. Yanlış olan, yapmaya çekindiğin bir şeyi yapma cesaretini göstermek, ve bunun sonuçlarına katlanma cesaretini gösterememekti. Ne denir böylesine? Cahil cesareti mi? Belki de başka bir isim, “henüz” duymadığın. Kim bilir?
O kadar cesurdu ki hayatında; her zorlukla “tek başına” mücadele etmenin verdiği yorgunluk, ve gurur, ve de olgunluk onu hayat karşısında cesur yapmıştı. Çok az defa “tereddüt” etti hayatında, verdiği hiçbir karardan veya yaptığı hiçbir şeyden pişman olmadı. Pişmanlık ona göre değildi; çaresiz olmayı
Gelecek! Birçok yeni hatıra vadeden zaman, günler ve anlar; ve her geçen gün geçmişin üstüne perde çekerek geçecek yeni gün; ve her geçen gün biraz daha uzaklaşacaksın geçmişinden; ve birgün o kadar çok hatıran olacak ki, hatorlayabileceğinden çok daha fazla; geriye döndüğünde tek hatırladığın “pişmanlıkların” olacaksa şayet…
Subscribe to:
Posts (Atom)